Köşe Yazarımız Ayşegül Akyüz Yahşi Yazdı seçim sürecindeki gelişmelerin daha iyi değerlendirilebilmesi için 90’lı yılları da içeren bir yazı kaleme aldı.
“MEMLEKETTE NİZAM”
KOLAY KURULMADI!
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, yirmi yılı aşkın uzunca bir süredir yükselişle devam eden konumunu ve itibarını idareci vasıflarına haiz olmasıyla korudu. Hem milletini hem de başka ulusları; zekasına, stratejisine, gayretine, ilmine ve merhametine hayran bıraktı. Zorlu hiçbir koşulda dahi; adalet ve kanaatten vazgeçmedi. Devamlı surette halkının ve tüm dünya Müslümanlarının faydasını düşünerek istikametten hiç ayrılmadı. Çünkü halkın idareciye göre şekillendiğini, bir yönetici istikamet üzere olursa; halkın da müstakim olacağını çok iyi biliyordu.
Recep Tayyip Erdoğan en zorlu devirlerin şahidi olmuştu. Nizamsızlığın, önüne çıkan herşeyi savurduğu o fırtınalı devirde; aklı selim duruşuyla, toplum şerefini korumak adına, gönül bariyerleri kurmuştu. Memleket, içine düşen ateşte perem perem kavrulurken; O, vatan toprağının ulaşabildiği her karışını cesaretiyle serinletti. Yüreğini avuçlarının arasında bir kor gibi tutmayı bilerek; gerek ahlaki gerek siyasi tüm zorbalıklarla nasıl mücadele edilirin temel eğitimiyle yoğruldu.
Gelin birlikte; eskiyi bil, bugünü yaşa, yarına hazır ol düsturuyla, geçmişe kısa bir yolculuk yapalım:
Tarih 6 Aralık 1997
Siirt de düzenlenen bir açık hava toplantısı esnasında okuduğu Sezai Karakoç’un bir şiiri sebebiyle “halkı; sınıf, ırk, din, mezhep ve bölge farklılığın gözeterek kin ve düşmanlığa sevk ettiği” gerekçesiyle 10 ay hapse mahkûm etmişlerdi.
Tarih 26 Mart 1999
4 ay 10 gün kaldığı Pınarhisar Cezaevin’ den 24 Temmuz 1999’ da tahliye edilmişti. Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, kariyerinde zirvede olduğu o yıllarda atabileceği en ağır manşeti atmıştı. “Tayyib’e şok ceza, muhtar bile olamaz. İstanbul Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan 10 ay hapis cezasına çarptırıldı.
Tarih 22 Nisan 1999
Hürriyet Gazetesi’ nin 1. Sayfadan verdiği bu haber hafızalara kazınmıştı. İşin trajik komik tarafına bakın ki Siirt’ de okuduğu bir şiir yüzünden art niyetli kimselerce derdest ve mahkûm edilmek istenmiş olsa da Recep Tayyip Erdoğan için adalet tecelli edecek ve yine Siirt’ den Milletvekili olacaktı.
Daha adil bir dünya’ nın mümkün olduğunu öngören Recep Tayyip Erdoğan 2003 seçimlerinde oyların %85 ini alarak meclise girdi. Kaypak ve ikiyüzlü Medya’nın hakkında: “Muhtar bile olamaz” söyleminden daha çok geçmeden Millet Vekili olan Recep Tayyip Erdoğan daha sonra; Parti Genel Başkanı devamında da Başbakan olmuştu. 2014’den bu yana da Türkiye’ nin ilk seçilmiş Cumhurbaşkanı olarak tarihe adını altın harflerle yazdırdı.
Batı Avrupa’ nın kendisine üç beden küçük gelen gömleğini üzerine giyinmeye çalışan; sözde aydın ve çağdaş görünen zihniyetlere karşı da tavizsiz bir mücadele başlattı. Ümmet olma bilincini çağdaş olmanın hep önünde tuttu. Tüm dünyanın kör ve sağır kaldığı mazlum coğrafyalarındaki Müslümanlara hep kol kanat gerdi. Onun referansı inancıydı. Türkiye’ nin şu an Uluslararası arenadaki; duruşu, tavrı ve saygınlığı işte bu yüzdendir.
2001: Ak Parti Kuruldu.
2002: 363 Millet Vekili ve oyların 3/2 Parlamento – Ak Parti İktidar oldu.
2003: 9 Mart Siirt Millet Vekili oldu.
Yabancı gözlemciler ve batılı liderlerin “Sessiz devrimi”…
2007: Ak Parti Genel Başkanı – Oyların %46,6’ sı ile 60. Hükümet kuruldu.
2011: Ak Parti Genel Başkanı – Oyların %49,8’ ini alarak 61. Hükümet kuruldu.
2014: İlk turda Türkiye’ nin 12. Cumhurbaşkanı olarak seçildi.
2017: Tekrar Ak Parti Genel Başkanı seçildi.
2018: Oyların %52.59 ile yeniden Cumhurbaşkanı oldu.
2018: 9 Temmuz günü başkanlık hükümet sistemi Türkiye’nin ilk seçilmiş Cumhurbaşkanı oldu. Muhtar bile olamazsın demişlerdi ama o ama bir Dünya Lideri oldu. Türkiye’nin istikbali ve bekası için sergilediği tutum ve davranışlar Dünya Devletlerinin kapımızı çaldığı bir ülke konumuna getirdi.
Bugün dış basının bile “Karizma Lider” olarak adlandırışının altında sadece endâmı değil; âsil duruşu ve fikir adamı oluşu da yatıyor. Talihin değil; tarihin şekillendirdiği bu karizmanın karşısına çıkabilecek bir aday bulamamanın çaresizliği altında ezilenler, bugüne kadar içlerinden bir tane bile kalifiye adam çıkaramamanın bedbahtlığını yaşıyorlar.
Eski Türkiye’nin hazin hikayesinin müsebbipleri, siyaseti; kuruş hesabı ve koltuk sevdasından ibaret sayan sefiller, nizamı bozarak bu ülkeye en büyük kötülüğü yaptılar. Domino taşı gibi devrildiler fakat düşüşlerindeki güçsüzlüğü bir kez bile sorgulamayarak öfkeye tutundular. Birbirlerine güvenmenin yanlış olduğu kanaatine hiç itibar etmeksizin aykırı ihtilaflarda direttiler. Böylelikle bölündüler. Böldüler. Doğru dururken eğriyi tutanak ettiler kendilerine. Keskin sirke oldular ve küpleri delindi. Şimdi dışarıya sızmışlığın sürencemindeler.
Sayın Cumhurbaşkanımız’ın vizyon projesi olan #Türkiyeyüzyılı bugün tüm başlıklarıyla ortada… Düşünün ki; yıpratılmak gibi kaygısı ve korkusu olmayan bir aday ve onlarca proje… #Milletİhtilafı’ nda ise; adaylık yarışı var buna mukabil bir tane projeleri bile yok.
Yirmi yıldır biriken öfke hortlamasıyla vaadleri, intikam almaktan öteye geçemez durumda. Bugün şikayet ettikleri her ne varsa; Sayın Cumhurbaşkanımız’ın Türkiye adına kazanımları ve yatırımlarından başkası değil. 2023 seçimleri kendi lehlerine neticelendiği taktirde; İstanbul sözleşmesini yürürlüğe sokmak, kanal İstanbul projesini iptal etmek, doğalgaz anlaşmalarını durdurmak, Savunma Sanayini pasifize etmek, sınırlardan askeri çekmek gibi emek hırsızlığı söz konusu olacak. Akl-ı Selim her kişi bu kazanımları aksi yöne çevirmenin Türkiye’yi zarara uğratacağını bilir.
Vatan müdaafasını, devletin bekasını ve milletin refahını düşünmeyenler ihtirasa kapılmış biçare müptezellerdir. Bu müptezeller, tarih boyunca bulundukları makamları hırs çıkmazında heba etttiler. Yöneticilik vasfına sahip ve işin ehli olmayanlar yüzünden memleketin nizamı bozuldu. Hiç şüphesiz bu vahim sonucu yakın tarihte tecrübe ederek öğrendik. N’oldu? Asker devletle çarpıştı, asker halka kurşun sıktı, binlerce mâsumun kanı döküldü, ırz ve namus çiğnendi, inanç değerleri ayaklar altına alındı, sokaklar kavga yerine; sahneler nefret kürsüsüne dönüştü, devlet hazinesi heder olup gitti. Bugün Deprem afeti için bütün birimleriyle maddi manevi harekete geçen, uykusuz duraksız seferber olan Bakanlarımızı istifaya çağıranlar ve Sayın Cumhurbaşkanımız’ a akıl vermeye çalışıp şikayetçi olanlar, öyle bir bir bedbahtlık içindeler ki utanmasalar; “daha çok felaket yaşansa da biz de nasiplensek!” diyecekler. Allah bu memleketin nizamını bir daha bozdurmasın. Hiç kolay olmadı bugünlere gelmek! Hiç!